Bakış Açısı

Arjantinli ünlü golf ustası Robert de Vincenzo, yine bir turnuvayı kazanmış, ödülünü alıp kameralara poz vermiş ve kulüp binasına gidip oradan ayrılmak üzere hazırlanmıştı. Bir süre sonra binadan çıkıp otoparktaki arabasına yürürken yanına bir kadın yaklaşmış.

Kadın, başarısını kutladıktan sonra ona çocuğunun çok hasta ve ölmek üzere olduğunu anlattı. Zavallı kadının hastane masraflarını ödemesi olanaksızdı. Kadının anlattığı öykü De Vincenzo'yu çok etkilemişti, hemen cebinden bir çek defterine ve kalem çıkarttı,

Delilik

Bir gun Delilik yakin dostlarini kahve icmek uzere evine davet etmis.Herkes gelmis. Kahveler icildikten sonra Delilik dostlarina saklambac oynamayi onermis.

-Saklambac mi? O da nedir? diye sormus Merak.

-Saklambac bir oyundur. Sizler saklanirken ben yuze kadar sayacagim. Saymayi bitirdigimde ilk bulacagim kisi benden sonraki ebe olacaktir.

Korku ve Tembellik disindakiler Delilik'in onerisini derhal

Yaşama Odaklanmak

Is yasaminda onemli yerlere gelmis bir grup eski mezun arkadas grubu universitedeki hocalarindan birini ziyarete gitmis. Cesitli konular konusulduktan sonra sohbet, isin yarattigi strese ve hayatin zorluklarina gelmis. Universite hocasi ziyaretcilerine kahve ikram etmek uzere mutfaga gitmisve degisik boy, renk ve kalitede bir cok fincanin bulundugu bir tepsiyle geri donmus.

Kimi porselen, kimi seramik, kimi cam, kimi plastik olan fincanlari ve kahve termosunu masaya koyupkahvelerini oradan almalarini soylemis. Tum eski ogrenciler kahvelerini alip koltuklarina dondugunde hocalari onlara sunu soylemis:

Hayata Farklı Açıdan Bakabilmek

Hayata farkli açidan bakabilmekle ilgili söyle bir hikâye anlatilir:
"Bir gün New-York'ta bir grup is arkadasi, yemek molasinda disariya çikar.

Gruptan biri, Kizilderili'dir. Yolda yürürken insan kalabaligi, siren sesleri, yoldaki is makinelerinin çikardigi gürültü ve korna sesleri arasinda ilerlerken, Kizilderili, kulagina circir böcegi sesinin geldigini söyleyerek circir aramaya baslar.

Arkadaslari, bu kadar gürültünün arasinda bu sesi duyamayacagini,

Her Tercih Başka Bir Şeyden Vazgeçmekmiş

Enstrüman seçmek için bir karar almam gerekiyordu. Ya keman çalacaktim, ya piyano; ya flüt çalacaktim ya da akordeon...

Olmadi, hepsini istedim, hiçbirinden vazgeçemedim. Yillar geçtikten sonra her enstrumani iyi çalabiliyorum; ama hiçbirinde virtüöz degilim. Bir enstrümanla isim yapamadim. Ne kemanla taninan bir eserim var, ne de piyanoyla.. Bütün enstrumanlari iyi çaliyorum, ama kimse tanimiyor beni.

Basarili olmak için her sey degil, bir sey lazimmis. Basari bir verismis; bir seyi alabilmek için birseyi vermek, digerlerinden vazgeçmek gerekiyormus. Keske

Kumsalda Yürüyüş

Adamın biri bir gece bir rüya görmüş:
Upuzun bir kumsal boyunca Tanrı ile yürüyormuş. Onlar yürürken de, tam karşılarında gökyüzünden, bir film şeridi gibi adamın hayatından sahneler geçiyormuş.

Kumsal adamın hayat yolu imiş sanki. Adam kumda iki çift ayak izi kaldığına dikkat
etmiş. Ayak izlerinin bir çifti kendisine, diğeri ise Tanrı'ya aitmiş.

Hayatın son sahnesi de gökyüzünden geçtikten sonra

Sonu Gelmeyen İş

Adam öte dünya 'ya göçeli dört bin yıl olmuştu. Yapacak işi yoktu ve canı sıkılıyordu.

Meleklere gitti, can sıkıntısının üstesinden gelmesi için kendisine öyle bir çırpıda bitmeyecek bir iş önermelerini rica etti.
Melekler, eline bir törpü vererek :

"Git, Himalaya dağlarını törpüle" dediler.

Sekiz bin yıl geçti. Adam meleklere yine geldi :

Görebilmek

Adamın biri, ilk defa gittiği küçük bir kasabada şaşkın şaşkın gezindikten sonra yol kenarında duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına oturan çocuğa :

- Buraların yabancısıyım demiş. Parkın hemen yanıbaşındaki fırını arıyorum, çok yakın olduğunu söylediler.

Çocuk, arabanın penceresini iyice açtıktan sonra :

- Ben de buraya ilk defa geliyorum demiş. Ama

Bu nasıl bir sevgi ?

Evini yeniden dekore ettirmek isteyen japon bunun icin bir duvari yikar Japon evlerinde genellikle ki tahta duvar arasinda cukur bir bosluk bulunur.

Duvari yikarken, orada disardan gelen bir civinin ayagina battigi icin sikismis bir kertenkele gorur.

Adam bunu gordugunde kendini kotu hisseder ve ayni zamanda meraklanirda kertenkelenin ayagina cakilmis civiyi gorunce. Muhtemelen bu civi 10 yil once, ev yapilirken cakilmisti. Nasil olmustu da kertenkele bu pozisyonda hic kipirdamadan

Aşkı Anlamak

Bir zamanlar, bütün duygu ve kavramaların üzerinde yaşadığı bir ada varmış. Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri... Aşk da dahil.

Bir gün, adanın sulara gömülmekte olduğu haberi gelmiş. Bunun üzerine hepsi adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar.

Aşk , adada en sona kalan duydu olmuş. Çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş.
Ada neredeyse batmak üzereyken, Aşk başka çare olmadığı için

Mutluluk

Büyük bir kedi kuyruğuyla oynayan küçük kediye sormuş: "Neden kuyruğunu kovalıyorsun?"

Yavru kedi yanıt vermiş: "Bir kedi için en güzel şeyin mutluluk, mutluluğunda kuyruğum olduğunu öğrendim. Bu nedenle onu kovalıyorum, yakaladığımda mutluluğa kavuşacağım."

Bunun üzerine yaşlı kedi şöyle demiş: "Gençken ben de mutluluğun kuyruğum olduğuna karar vermiştim. Ama şunu farkettim; ne zaman onu kovalasam benden uzaklaşıyor, ne zaman kendi yoluma gitsem hep peşimden geliyor."

1000 Misket Teorisi

Genc adam yoğun iş temposundan iyice bunalmıştı. Vakit akşama yaklaşıyordu, ama mesai kavramına çok yabancı oldugu icin evine ne zaman gidecegi belli değildi. Basını iki elinin arasina aldı, gözlerini sıkıca kapadı. Çok para kazanıyordu. Yoneticiydi, bircok insanın imrenerek baktıgı bir konumdaydı. Ama yaşadıgı hayatı hayat olarak görmüyordu. "Bu ne bicim hayat böyle!" diye söylendi kendi kendine Hafta sonlarında dahi evine gidemiyordu. Toplantılar, iş seyahatleri,yazısmalar ve koşuşturmacayla gecen bir hayat.

Ailesine,çocuklarına vakit ayıramıyordu.

Pek cok yakın dostunun adını dahi unutmuştu.Bu karamsarlık

İki Arkadaş

Çölde yolculuk eden iki arkadaşın yolculugunun bir noktasinda bir münakasa olur ve biri digerine tokat atar.

Tokadi yiyenin cani acir ama bir sey söylemeden kuma söyle yazar :

"BUGÜN EN iYi ARKADASIM BENi TOKATLADI".

Bir vahaya gelene kadar yürümeye devam ederler ve suya girmeye karar verirler. Tokadi yiyen batakliga saplanir ve bogulmaya baslar ama arkadasi kurtarir. Yari bogulmadan

Çerçevenin Arkasındaki Mektup

Karımı 1998'in sonbaharında kaybettim...
Yedi senelik evliliğimizin iki senesini kanser tedavisi için hastanelerde geçirmiştik.

Karım, her evlilik yıldönümümüzde ikimizin fotoğrafını çerçeveler, "Bunlar bizim hayatımızın gölgeleri" derdi.

Öldüğünde, yedi tane resmimiz vardı. 97'in bir gecesinde onu aldattım. Oysa, ona sürekli onu ne kadar çok sevdiğimi ve sonsuza kadar sadık kalacağımı söylerdim.

Ölmeden iki hafta önce yine aynı şeyi tekrarladım. Tuhaf bir gülümsemeyle

Tuzlu Kahve

Kıza bir partide rastlamıştı.. Harika birşeydi . O gün peşinde o kadar delikanlı vardı ki. Partinin sonunda kızı kahve içmeye davet etti. Kız parti boyu dikkatini çekmeyen oğlanın davetine şaşırdı, ama tam bir kibarlık gösterisi yaparak kabul etti .

Hemen köşedeki şirin kafeye oturdular. Delikanlı öyle heyecanlıydı ki, kalbinin çarpmasından konuşamıyordu. Onun bu hali kızın da huzurunu kaçırdı. "Ben artık gideyim" demeye hazırlanırken, delikanlı birden garsonu çağırdı.

"Bana biraz tuz getirir misiniz" dedi. 

Kızılderili

Yaşlı Kızılderili reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki köpeği izliyorlardı. Köpeklerden biri beyaz, biri siyahtı ve oniki yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlardı.

Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri köpekti bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için biri yeterli gözükürken niye ötekinin de olduğunu, hem niye renklerinin illa da siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla sordu dedesine. Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı. 

Sucu

Hindistan'da bir sucu, boynuna astigi uzun bir sopanin uclarina taktigi iki buyuk kovayla su tasirmis.

Kovalardan biri catlakmis. Saglam olan kova her seferinde irmaktan patronun evine ulasan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, catlak kova icine konan suyun sadece yarisini eve ulastirabilirmis.Bu durum iki yil boyunca her gun boyle devam etmis.

Sucu her seferinde patronunun evine sadece 1,5 kova su goturebilirmis. Saglam kova basarisindan gurur duyarken, zavalli catlak kova gorevinin sadece yarisini yerine

Sedef Çiçeği

Mahkeme salonunda, seksenlerindeki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı. Adam inatçı bakışlarla suskun, Nine'nin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözleri ve keskin çizgileriyle bıkkın bakışları süzüyordu etrafını...Ve Hakimin tokmak sesiyle sustu uğultu ve tok sesiyle, sözü yaşlı kadına verdi, hakim...

"Anlat teyze neden boşanmak istiyorsun...?"

Yaşlı kadın derin bir nefes çektikten sonra baş örtüsüyle ağzını aralayıp, kısılmış sesiyle konuşmaya başladı... 

Kayınvalide

Uzun yillar once Cinde Li-Li adli bir kiz evlenir ve ayni evde kocasi ve kaynanasi ile birlikte yasamaya baslar.

Lakin kisa bir sure sonra kayinvaldesi ile gecinilmenin cok zor oldugunu anlar. Ikisininde kisiligi tamamen farklidir buda onlarin sik sik kavga edip tartismalarina yol acar. Bu cin geleneklerine gore hos bir davranis degildir ve cevrenin oldukca tepkisini alir.

Birkac ay sonra bitmez tukenmez gelin kaynana kavgalarindan ev onun ve annesi ile karisi arasinda kalan esi icinde cehennem haline gelmistir.

Artik birseyler yapmak gerektigine inanan genckiz

Kapı

19'uncu yüzyılın büyük İngiliz ressamlarından William Holman Hunt'ın, bir bahçeyi anlatan tablosu Londra Kraliyet Akademisi'nde sergileniyordu.

Hunt'ın "Evrenin Işığı" adını verdiği bu tabloda gece elinde bir fenerle bahçede duran filozof görünüşlü bir adam vardı.

Adam, öteki eliyle bir kapıyı vuruyor ve içeriden sanki bir yanıt bekliyormuşcasına duruyordu.

Tabloyu inceleyen bir sanat eleştirmeni Hunt'a döndü: "Güzel bir tablo doğrusu,

Kahin

İçi sıkılıyordu. anlayamadiği bir duygu icini burkuyordu. En iyisi ona gitmekti. O yardımcı olabilirdi. Telefon açtı kahine.

“imkansız, tam çıkmak üzereydim."

"lütfen" dedi kadın kendisini kıramayacağını düşünerek... çok zengindi kadın, ülkenin en zenginlerinden. doğaüstü güçlere inanırdı ve kahinin müdavimlerindendi. tabii ki kahin böyle iyi bir müşterisini kıramamıştı.

karşılıklı oturuyorlardı. önlerindeki

Rüzgar estiğinde uyuyabilir misin ?

Çok yakışıklı genç bir adam Amerika'nın batısındaki bir çiftliğe iş başvurusunda bulunmuştu. Çiftliğin sahibi ona özelliklerini sorduğunda genç adam kendine güvenen bir edayla şöyle cevap vermişti:

" Rüzgar estiğinde dahi uyuyabilirim"

Bu söz yaşlı çiftlik sahibinin kafasını çok karıştırmıştı, fakat bu zeki genç adamdan da çok hoşlanmıştı bu yüzden onu işe aldı.

Birkaç gün sonra yaşlı çiftlik sahibi ile karısı gece

Dört Mum

Bir odada dört mum sessizce yanıyordu. O kadar derin bir sessizlik hüküm sürüyordu ki odada, aralarında fısıltı şeklindeki konuşmaları bile rahatlıkla işitiliyordu.

1.Mum 'ben BARIŞ'ım ! dedi.Ancak kimse benim sürekli yanık kalıp, etrafıma ışık saçabilmeme yardımcı olmuyor. Artık sönmek üzereyim... Ve sessizce karanlığa gömülüverir...

2.Mum 'ben GÜVEN 'im der. Ama artık gerekli olduğuma inanmıyorum.. Yanık kalmamın da bir kıymeti kalmadı, diye eklerken hafif bir esinti ışığını

Kazanmak İçin

Birkac yil once Seattle ozel Olimpiyatlarinda zihinsel engelli olan 9 yarismaci 100 metre kosusu icin baslama cizgisinde toplandilar.

Basla isaretiyle birlikte hepsi birden yarisa basladilar.Bir hamlede baslamadilar belki ama,yarisi bitirmek ve kazanmak icin istekliydiler.

Yaris baslar baslamaz iclerinden genc bir delikanli tokezleyip yere dustu ve aglamaya basladi. Diger 8 yarismaci genc delikanlinin hickiriklarini duydular ve

Son Yaprak

Ülkenin batisindaki küçük bir mahallenin bir sokaginin neredeyse tamami ressamlardan olusmaktaydi. Bu mahallede, üç katli bodur bir tugla yigininin tepesinde iki kiz arkadasin stüdyolari bulunmaktaydi.

Alt katlarinda ise yasli bir ressam otururdu. Günlerden bir gün kiz arkadaslardan biri zatürree hastaligina yakalandi.

Genç kiz günden güne eriyordu. Bir gün, arkadasi resim yaparken O da yataginda pencereden disari bakiyor ve sayiyordu... geriye dogru sayiyordu. "Oniki" dedi, biraz sonra da "onbir"; arkasindan "on", sonra "dokuz"; daha sonra, hemen birbiri ardina "sekiz" ve "yedi".

Arkadasi merakla disari bakti. Sayilacak ne vardi acaba? Görünürde sadece

19. Yüzyıl

19.yüzyilda Almanya'nin Mülhaym sehrindeki Ren nehrinin bir yakasinda Almanlar, öbür yakasinda da Fransizlar oturuyordu. Fransizlar, her sene nehrin Almanlardaki kismina geçip mahsulün tümünü toplayip götürüyorlardi.

O siralar, birligini temin edemeyen güçsüz Almanlar ise buna fazla ses çikaramiyorlardi tabi. Her sene böyle olunca çareyi Osmanli Sultanina durumu yazip, imdat istemekte bulurlar. Mektupta söyle demektedir:
"Fransizlar her sene bize zulmediyor, mahsulümüzü elimizden aliyorlar.Siz ki, dünyaya adalet dagitan bir imparatorlugun sultani,Islamiyetin de halifesisiniz.
Bizi su zulümden kurtarin. Asker gönderin. Ürünlerimizi bu sene

Tez

ABD'de Massachusetts Institute of Technology'de okuyan bir ögrencinin tanik oldugu bu öykü, bir tez çalismasinin nelere yol açacagini göstermesi açisindan ilginç bir örnek olusturuyor.

Bir lisansüstü ögrencisi bir yaz mevsimi süresince her gün üzerine siyah-beyaz çizgili bir tisört giyerek Harvard futbol sahasina gider.

15 dakika boyunca sahayi bir bastan diger uca yürüyerek yerlere kus yemi serper. Bu arada cebinden bir hakem düdügü çikartip öttürür.

Yagmur, çamur demeden hergün ayni saatte ayni hareketleri

Beyin Tıkacı

Bu ilginç öykü ABD' den Alexandra Donahue'nun arkadasi Linda'nin basindan geçiyor... Arkansas'a akrabalarini ziyarete giden Linda, alisveris için bir süpermarkete gider.
Arabasini park ederken yanindaki park ettmis arabanin sürücü mahalinde oturan kadin dikkatini çeker. Kadin ellerini basinin arkasina kavusturmus, gözleri kapali, kipirdamadan durmaktadir. Linda, kadinin durumunda bir tuhaflik sezer, ancak müdahale etmez.

Alisverisini tamamlayip, arabasina döndügünde kadini ayni pozisyonda görünce dayanamayip arabanin camina vurur: "Iyi misiniz?". 

Kızarmış Hayalet

Bu öykü Yeni Zelanda'dan Kay Martin' e ait: Aksam yemegine arkadaslarini çagiran Kay yemekten önce küçük bir aperatif hazirlarken bir tavugun aci aci bagirdigini duyar.
Sesin nereden geldigini merak eden Kay bahçeyeçikar. Bahçede bir sey göremez. Ancak ses daha yakinlardan, hatta mutfaktan gelmektedir. Giderek yükselen sesin kaynagini kesfettigi zamantüyleri diken diken olur. Kizarmasi için firina yerlestirdigi tavuktan çiglik çigliga sesler gelmektedir.

"O anda elim ayagim bosandi. Tavugu canli canli

Ders

Ortaokuldayken, sinif arkadaslarimdan birisiyle ciddi bir tartismaya girdim.
Onun haksiz oldugundan, kendiminse hakli oldugumdan emindim.

Ögretmenimiz bize çok iyi bir ders vermeye karar verdi. Bizi bütün sinifin önüne çikardi ve onu masanin bir tarafina, beni de diger tarafina yerlestirdi.

Masanin tam ortasinda yuvarlak bir nesne vardi. Siyah renkli bir nesne. O çocuga nesnenin rengini sordu. Çocuk, 'Beyaz' diye yanitladi. 

Dolap

Polonya'daki Lodz kasabasindan çikan tren, dükkanlara dondurma dagitir. Görevlilerden ikisi, dondurmalari dükkana tasimak için dondurma dolabinin içine girer.

O sirada dolabin kapagi kapanir ve içerde kalirlar. Dolabin kapagini vururlar ama onlari duyan kimse yoktur.

Öleceklerini anlarlar ve sürekli kendi kendilerine "Donucaz, donucaz..." diye mirildanirlar.

Içlerinden bir tanesi kagida "Yavas yavas tenimiz donmaya basladi, artik dayanamiyoruz." diye yazi yazar. En sonunda bunlar donucaz diye diye donarak ölürler. 

Noktalama İşaretleri

Bir gün insan virgülü kaybetti, o zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya basladi, cümleler basitlesince düsünceleri de basitlesti.

Sonra nida isaretini kaybetti; alçak bir sesle ve ses tonunu degistirmeden konusmaya basladi.

Artik ne bir seye kiziyor, ne bir seye seviniyordu. Hiçbir sey onda en ufak bir heyecan uyandirmiyordu.

Bir süre sonra soru isaretini kaybetti ve soru sormaz oldu, hiçbir sey onu ilgilendirmiyordu:
Ne evren, ne dünya, ne de kendi apartmani umurundaydi.

Evlilik

Yeni evli bir çift vardi. Evliliklerinin daha ilk aylarinda, bu isin hiç de hayal ettikleri gibi olmadigini anlayivermislerdi. Aslinda birbirlerini sevmiyor degillerdi.

Son zamanlarda o kadar sik olmasa da, evlenmeden önce sik sik birbirlerini çok sevdiklerine dair ne kadar da dil dökmüslerdi. Ama simdilerde, küçük bir söz, ufak bir hadise aralarinda orta çapli bir kavganin çikmasina yetiyordu.

Bir aksam oturup, iliskilerini gözden geçirmeye karar verdiler. Her ikisi de, bosanmayi istememekle beraber, islerin böyle gitmeyeceginin

İki Keşiş

Iki kesis yolda giderlerken, bir su birikintisinden karsiya geçmek için bekleyen genç bir kadin görmüsler.

Kesislerden biri, digerini çok kizdirarak genç kadini tasiyip suyun diger yanina geçirmis. Yaklasik bir mil sonra, arkadasinin davranisina çok sasirmis olan kesis yorum yapmis:

"Biz bakiriz, birak bir kadini tasiyip karsiya geçirmek, kadinlara bakmamiz bile yasak.

Nasil böyle bir sey yapabildin? " Diger kesis cevap vermis:

"Ben o genç kadini bir mil geride biraktim. Sen neden hala tasiyorsun?

Huzur

Bir gun bir kral ama halki tarafindan sevilen bir kral,huzuru en guzel resmedecek sanatciya buyuk bir odul verecegini ilan eder.

Yarismaya cok sayida sanatci katilir. gunlerce calisirlar birbirinden guzel resimler yaparlar. Sonunda eserleri saraya teslim ederler.

Tablolara bakan kral sadece ikisinden hoslanir. Ama birinciyi secmesi icin karar vermesi gereklidir. Resimlerden birisinde sukunetli bir gol vardir.Gol bir ayna gibi etrafinda yukselen daglarin goruntusunu yansitmaktadir.ust tarafta pamuk

Balıkçı

Amerikali bir zengin, is seyahati sirasinda Meksika'nin küçük bir kiyi kasabasina ugramis. Limanda gezerken, bakmis agzina kadar balik dolu bir tekne ve içinde keyifli bir balikçi...

"- Merhaba balikçi" diye seslenmis, "... bu baliklari kaç zamanda tuttun?"
"- Bir iki saatimi aldi" demis balikçi...

Istahlanmis bizim isadami;
"- E, niye biraz daha kalip daha fazla tutmadin?" diye sormus.
"- Bu kadari bize yetiyor da ondan" diye omuz silkmis balikçi.

Sasmis balikçinin bu kanaatkarligina isadami; "Kalan zamanini nasil

Fizik Sınavı

Kisa bir süre önce, benden bir fizik sinavi puanlamasinda hakemlik yapmami isteyen meslektasimdan çagri aldim.

Meslektasim fizik sinavindaki bir soruya verdigi yanit nedeniyle ögrencilerinden birine "sifir" puan takdir etmisti. Ögrencisi de "eger puan yöntemi adil olsaydi,en yüksek puani alacagini" iddia etmekteydi. Meslektasim ve öğrencisi sonunda verilen yaniti, tarafsiz bir hakeme puanlatmak için anlasmaya varmislardi. Hakem olarak da beni seçmislerdi. Arkadasimdan çagriyi alir almaz, kendisine ugradim ve sinavda sorulan soruyu okudum:
"Barometre yardimiyla yüksek bir binanin yüksekliginin ne sekilde

Yüzücü


4 Temmuz 1952 günü 34 yasinda bir kadin, Pasifik Okyanusu'na dalarak, Catalina adasindan, 21 mil batisinda kalan Kaliforniya'ya dogru yüzmeye basladi. Eger basarili olursa, bunu yapan ilk kadin olacakti.

 AdiFlorence Chadwick olan bu yüzücü, Mans Denizi'ni her iki yönde gecen ilk kadindi.

O sabah su, vucudu uyusturacak kadar soguktu ve sis o kadar yogundu ki,

Yaşamın Hızı


Bir zamanlar Afrika'da kayip bir sehri aramakta olan arkeologlar, beraberlerindeki esya ve yükleri, hayvanlarin ve yerlilerin yardimi ile tasiyarak uzun bir yolculuga çikmislar.

 Kafile zor doga kosullarinda, balta girmemis ormanlarin içinde ilerleyerek, nehirleri, çaglayanlari geçerek yolculuga günlerce devam etmis.

 Fakat günlerden bir gün yerlilerin bir kismi birden

Yemek


Soguk bir kis aksami, MacDonalds'in kapisindan iceri yasli bir amcayla teyze girmisler, bir masaya oturmuslar..

 Derken amca kasaya gidip 1 hamburger, 1buyuk boy patates ve bir buyuk Cola almis... elinde tepsiyle masaya dönmus, hamburgeri ikiye bolerek yarisini teyzenin önüne koymus, sonra butun patatesleri tek tek sayarak onlarin da yarisini teyzeye vermis, sonra Cola kutusunu da ortaya koymus, once bir yudum kendisi iciyo sonra da

Harita

Adam, bir haftanin yorgunlugundan sonra pazar sabahi kalktiginda butun haftanin yorgunlugunu cikarmak icin eline gazetesini aldi ve butun gun miskinlik yapip evde oturacagini dusundu.

Tam bunlari dusunurken oglu kosarak geldi ve sinemaya ne zaman gideceklerini sordu. Baba ogluna soz vermisti bu hafta sonu sinemaya goturecekti ama hic disariya cikmak istemediginden bir bahane uydurmasi gerekiyordu sonra gazetenin promosyon olarak dagittigi dünya haritasi gozune ilisti.

Once dunya haritasini kucuk parcalara ayirdi ve ogluna eger bu haritayi duzeltebilirsen seni sinemaya goturecegim dedi sonra dusundu; oh be kurtuldum

Bir Başarı Öyküsü

9 yasindaki bir Japon çocugunun en büyük hayali günün birinde çok iyi bir judocu olmaktir. Fakat talihsiz bir trafik kazasi sonucu sol kolunu tamamiyla kaybeder.
Hem çocuk hem de ailesi yikilir.Ailesi sirf çocuk oyalansin diye, Japonlarin en ünlü hocalarindan birini tutarlar. Hoca kollari sivar, çocuga tek kolla yapabilecegi yegane firlatma hareketini ögretir.

Gece gündüz çocukla beraber bu hareketi çalisirlar.Bir müddet sonra çocuk hareketi gayet iyi ve hizli bir sekilde yapmaya baslar, fakat hocasi çocuga her gün saatler boyu ayni hareketi adeta ezberletir.

Çocuk bu hareketten sikilir ve yeni hareketler ögrenmek istedikçe hocasi bu hareketi dünyada en hizli yapan kisi olana dek çalismasini ve baska hareket

Cennet Yolu

Adam ve hayattaki tek arkadasi olan kopegi bir kazada birlikte ölmüslerdi. Gokyuzune ciktiktan sonra bembeyaz bulutlarin arasinda dolasmaya basladilar.

Adam cok susamisti. Biraz su bulabilmek umidiyle yurumeye devam ederken, birden kendilerini muhtesem bir manzaranin karsisinda buldular. Rengarenk ciceklerle suslu bir bahce, altindan yapilmis bir bahce kapisi, ve onlari karsilayan beyazlar icinde bir kadin.

Adam kopegiyle birlikte kadina yaklasti ve sordu:"Afedersiniz...Burasi neresi?" Kadin ona gulumsedi:"Burasi Cennet, efendim" Adam bunun uzerine sevincle"Harika...!!!" dedi" Peki bana biraz su verebilir misiniz, gercekten

İki Küçük Ruh

Anne rahmine düsen ikiz kardesler onceleri herseyden habersizmis. Haftalar birbirini izledikce onlar da gelismisler. Elleri, ayaklari, ic organlari olusmaya baslamis. Bu arada, etraflarinda olup biteni farketmeye baslamislar. Bulunduklari rahat, guvenli yeri tanidikca mutluluklari artmis. Birbirlerine hep ayni seyi soyluyorlarmis: Biz


"Anne rahmine dusmemiz, burada yasamamiz ne harika degil mi? Hayat ne guzel sey be kardesim!"

Buyudukce, icinde yasadiklari dunyayi kesfe koyulmuslar. Oyle ya, hayatin kaynagi neymis? Iste bunu arastirirken, karsilarina anneleriyle onlari birbirine baglayan kordon cikmis. Bu kordon sayesinde, hicbir zahmet cekmeden, guven icinde beslenip

Arkadaşlık

Savasin en kanli gunlerinden biri.. Asker, en iyi arkadasinin az ileride kanlar icinde yere dustugunu gordu. Insanin basini bir saniye bile siperin uzerinde tutamayacagi ates yagmuru altindaydilar. Asker tegmene kostu ve:

- Tegmenim, firlayip arkadasimi alip gelebilir miyim?

- Delirdin mi? der gibi bakti tegmen... Gitmeye deger mi?

Arkadasin delik desik olmus. Büyük olasilikla ölmüstür bile.. Kendi hayatini da tehlikeye atma sakin.

Asker israr etti ve tegmen "Peki" dedi..."Git o zaman."

Inanilmasi güc bir mucize.. Asker o korkunc ates yagmuru altinda arkadasina ulasti. Onu sirtina aldi ve